dugmee

A gribi adet ağız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
A gribi adet ağız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2011 Pazar

Kadınların Kaçınılmaz Kabusu Menopoz İle İlgili En Çok Sorulan 1


Kadınların Kaçınılmaz Kabusu Menopoz İle İlgili En Çok Sorulan 10 Soru

“Menopoza girdikten sonra artık şişman bir kadın mı olacağım?”
“Şimdi benim cinsel hayatım bitti mi?
“Sürekli terleyip, sıkıntı mı duyacağım?”
Bunlar menopoz döneminde giren kadınların en önemli endişe kaynakları… Menopoz dönemi kadın hayatının önemli dönemeçlerinden ancak bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmanın yolu son derece dikkatli ve bilinçli davranmaktan geçiyor. Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Eylem Şeker Arı, menopoz ile ilgili en fazla merak edilen soruları yanıtladı.

1. Ailemde erken menopoz var, ben de menopoza erken girer miyim?

Annesi erken menopoza giren kadınlarda erken menopoz riski daha fazladır. Doğum yapmış olan kadınlarda yapmamış olanlara ve doğum kontrol hapı kullanmış kadınlarda kullanmamış olanlara oranla menopoz daha geç olur. Günde 10 veya daha fazla sigara içen kadınlarda menopoz yaşı ortalama 1,5 yıl erkene çekilmektedir.

2. Erken menopoza girdim, ilaç tedavisi ile adet görmemin sakıncası var mı?

Yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonu, kemik erimesi riskini ve kalp damar hastalığı riskini azaltmaktadır. Östrojen aynı zamanda beyindeki anlama-kavrama fonksiyonlarıyla cinsel fonksiyonun sürdürülmesine de yardımcıdır. Menopoza girildiğinde vücutta östrojen hormonu azaldığından, kemik erimesi olasılığı artar. Özelikle 40 yaş altında menopoza giren kadınlar östrojen eksikliği nedeni ile sağlık açısından risk altında olduklarından bu yerine koyma tedavisi büyük önem taşır. Adet görmenizi sağlayacak olan hormon tedavisi ile hızlı kemik kaybı engellenebilir. Ateş basması, vajinada kuruluk, ruhsal gerginlik gibi menopoz belirtileri de hormon tedavisi ile azaltılabilir. Bu dönemde verdiğimiz ilaçlar vücudun ihtiyacı olan hormonları yerine koymak içindir. Düzenli yıllık kontroller yapılarak 5 yıl ilaç kullanımı önerilir.

3. Menopoz kilo aldırır mı?

Menopoz döneminde kilo kontrolünün eskisine oranla daha güç hale gelmektedir. Bunun birçok nedeni vardır ama temel neden menopozla birlikte metabolizmanın yavaşlamasıdır.  Diğer nedenler arasında depresyon, yeme alışkanlıklarında değişiklik ve günlük aktivitelerde azalmayı sayabiliriz. Menopoz çağına gelen kadınların çoğu ev ve iş yaşamlarını düzene sokmuş olduklarından aktivitelerinde azalma olur. Böylece menopoz kadını 5-10 yıl öncesine göre daha kolay kilo alan biri haline gelir. Diğer taraftan menopoz yaşlarında sık görülen hipotiroidi gibi hastalıklar,  kilo problemine bir katkıda bulunabilir. Menopoz döneminde aşırı stres vücutta kortizol salınmasını artırdığı için kilo kontrolü daha da zorlaşabilir.
Kilo fazlası menopoz döneminde safra kesesi taşlarına, özellikle dizlerde eklem hastalıklarına, göğüs altı ve kasıklarda pişik ve mantar enfeksiyonlarına, horlamalara ve uyku apnelerine de yol açabilir.

Menopoz döneminde kilonuzu korumak için almanız gereken önlemler daha çok hareket etmek ve daha az kalori tüketmektir.  Sağlıklı bir kiloda kalmaya gayret edin, ama birkaç kilo fazlanız olması, makul düzeylerde olduğu ve sağlığınızı etkilemediği sürece sorun değil.

4. Sıcak basmaları normal mi?

Sıcak basması menopozun ana semptomlarından biridir. Baş, boyun ve göğüs bölgesinde kızarıklık ve ısı artışı hissi olarak tariflenebilir. Terleme ile birlikte olabilir. Birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar sürebilir.  Stresli zamanlarda ya da sıcak havalarda sıcak basmaları daha sık olur.  Adetten tamamen kesilip menopoza girmeden önceki premenopozal dönemde de kadınların onda birinde sıcak basmaları başlayabilir. Menopozdaki kadınların yarısı sıcak basmaları yaşar.  Sıcak basmaları kadının östrojen düzeyindeki düşüşle ilişkili olduğu için hormon tedavileri sıcak basmalarını azaltır.
Menopozda en sık rastlanan şikayetlerden biri olsa da, sıcak basması sağlığa zararlı değildir. Geceleri olan sıcak basmaları uyku düzenini etkileyebilir, bunun dışında tıbbi olarak zararı yoktur. Stresli durumlar, tiroid hastalıkları, alkol ve bazı yiyeceklerin de sıcak basması yapabileceği akılda tutulmalıdır.

5. Sıcak basması için antidepresan kullanmalı mıyım?

Antidepresanlar, östrojen verilemeyecek kişiler için sıcak basmalarını gidermede kullanılabilir. Ancak hormon tedavisi kadar etkili olmadığı gösterilmiştir.

6. Menopozda cildimde ve saçlarımda değişiklikler olacak mı?

Menopoz döneminde, östrojen eksikliğine bağlı olarak deride de bir takım değişiklikler oluşur. Deride incelme ve elastikiyet kaybı en önemli değişikliklerdir. İncelmeler özellikle yüz bölgesinde belirgindir, buna bağlı olarak kırışıklıklarda artma olur.
Menopoz öncesi dönemde kadınlar hem testosteron hem östrojen üretir.  Bu dönemde östrojen düzeyi testosteron düzeyinden daha fazladır. Kadında üretilen testosteron 5 alfa redüktaz adındaki bir enzim ile dehidrotestosteron adlı hormona dönüştürülür. Dehidrotestosteron kadın tipi kelliğe yol açar, yani erkektekinden farklı olarak saç kaybı yaygın olur. Menopozdaki kadınların yaklaşık üçte ikisinde saç dökülmesi görülür, bazen yalnızca saçlarda incelme olur.

7. Menopoza giren herkes hormon kullanmalı mı?

Kadınlarda kalp krizi ve damar sertliği gibi kardiovasküler hastalıklar menopoz öncesi yaşlarda oldukça nadirken, menopozla birlikte artar. Buradan yola çıkarak östrojen tedavisi, kalp hastalıklarından ve kemik erimesinden korunma amaçlı 90’lı yıllarda yaygın olarak kullanılmaktaydı. 2002 yılında yapılan WHI çalışması sırasında menopoz döneminde östrojen tedavisinin kadını kalp hastalıklarından korumadığı izlendi. Bu nedenle artık menopoz dönemindeki kadınlara kalp hastalıklarından korunma amaçlı östrojen tedavileri verilmemektedir.
Günümüzde, hormon tedavisi terleme, sıcak basması şikayetleri olan kişilere ve kemik erimesi riski fazla olan kişilere önerilmektedir.

8. Menopozda egzersiz neden gereklidir?

Menopoza girildikten sonraki yıllardaki en önemli sorunlardan birisi olan kemik erimesi,  fiziksel aktivitenin kısıtlı olduğu yaşam tarzında daha şiddetli olmaktadır. Bu nedenle menopoz döneminde belirli bir program dahilinde egzersiz yapmak gereklidir.

9. Menopoza girdim, cinsel hayatım bitti mi?

Menopozda vajinal sıvı miktarı azalır ve vajinanın elastikiyeti azalır. Vajinada kuruluk ve darlık hissi nedeniyle yanma, ağrı gibi sorunlar yaşanabilir. Menopoz döneminde cinsel istekte azalmayı değerlendirirken, kuruluk nedeniyle ortaya çıkan ağrıdan korkmaktan ya da hipertansiyon ilaçları gibi bazı ilaçların kullanımından kaynaklanıp kaynaklanmadığını, psikososyal bir durum olup olmadığını ayırd etmekte fayda vardır. Bu nedenle eşin desteği çok önemlidir. Vajinal kuruluk tedavisinde östrojen içeren lokal ilaçlar kullanılır.

10. Menopozdaki kadınlarda yapılması gereken incelemeler nelerdir? Bu incelemeler sadece “Menopoz bölümü” olan hastanelerde mi yapılır?

Dikkatli bir kişisel ve aile öyküsü alınmalı ve özellikle hormon tedavisinin verilmesi için sakınca oluşturacak durumlar belirlenmelidir. Laboratuar tetkikleri arasında belli aralıklarla yapılması gerekenler PAP Smear testi, ultrason ile yumurtalıkları ve rahim iç tabakasının değerlendirilmesi, tam kan sayımı, lipid profili (total kolesterol, HDL ve LDL kolesterol, trigliseridler), karaciğer fonksiyon testleri (ALT, AST), TSH, mamografi, meme ultrasonu ve kemik yoğunluk ölçümüdür. Bu testler için mutlaka bir menopoz merkezine başvurmanız gerekmiyor.  Menopoz konusundaki son gelişmeleri takip eden bir Kadın Doğum hekimi, tetkiklerinizi değerlendirip sizi en doğru şekilde yönlendirebilir.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Uzun Süreli Emzirme


Uzun Süreli Emzirme Bebeğinizin Ağız Sağlığı İçin Zararlı Olabilir

Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Diş Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Dt. Ezel Yıldız Elmas, uzun süreli emzirmenin bebeklerde ağız sağlığına etkisi hakkında bilgi verdi.

Emzirme bebeğin diş sağlığı için son derece yararlı ama…

Emzirme son derecede sağlıklı ve doğal bir yöntemdir. Anne sütü bebeklerin gelişebilmeleri için gerekli tüm besinleri içerir, bulaşıcı hastalıklara karşı ona bağışıklık kazandırır.  Emzirme, aynı zamanda, anne ile çocuk arasında, çocuğun ruhsal açıdan sağlıklı gelişmesini etkileyen yakın bir ilişkinin doğmasına yardımcı olur. Emzirmenin anne için birçok yararı vardır. Bunlar, anne sütünün zahmetsiz olması, hazırlama sorunu gerektirmemesi ile birlikte; anne ve bebeği arasındaki duygusal bağı güçlendirerek sevgi dolu bir ilişkiyi kolaylaştırması, meme kanseri, over kanseri, osteoporoz(kemik erimesi) ve anemiden anneyi koruması şeklinde sayılabilir.
Emzirmenin bebek içinde birçok yararı vardır. Emzirme anne ile bebek arasında güçlü bir bağ sağlar. Emzirme bebeğin duygusal gereksinimlerini karşılar. Anne sütü türe özgü bir salgıdır ve başka hiçbir besin maddesi annesütünün bebeğe sağladığı yararları sağlayamazAnne sütünün sindirilmesi daha kolaydır. Bebekler annelerinin sütünü diğer memeli hayvanların sütüne göre daha rahat sindirebilirler. Bunun muhtemel nedeni anne sütünün içerdiği türe özgü bir enzimdir. İnek sütünde daha fazla protein olmasına karşın sindirimi daha zordur ve bebekler bütün bu proteinleri kullanamazlar. Anne sütü bebek için doğal bir sakinleştiricidir. Anne sütünün içerdiği bazı kimyasal maddeler bebeğin daha kolay uykuya dalmasına yardımcı olur. Sinirli bebekler daha kolay sakinleşir. Anne sütü içerisinde bulunan endorfinler bebek için doğal bir ağrıkesici vazifesi görür. Anne sütü her zaman temizdir.

Anne sütü emen bebeğin çene kasları sağlıklı oluyor

Anne sütü ağız içi ve diş eti dokusu üzerinde tedavi edici etkiye sahip olduğu kadar, diş yüzeylerini kaplayan “biyofilm” denen ince tabaka üzerine yapışan bakteriler için yıkıcı etkiye  sahiptir. Aynı zamanda memeden emmek, biberondan emmeye göre bebeğin diş ve çene gelişimi için daha uygundur. Memeden emerken biberona göre 60 kat fazla enerji harcayan bebeğin çene kasları daha kuvvetli olur. Düzgün gelişen bir çenede çıkan dişler daha düzgün ve sağlıklı olur.
Çürük, kompleks gelişen bir hastalıktır. Diş çürüğü, diş mineral yapısı, ağız içinde bulunan çürük yapıcı bakterilerin artması, tükürük ve zaman gibi fiziksel şartların bir araya gelmesi ile oluşur. Çürükler çoğunlukla zaten ağız içinde var olan ancak sayısı artınca tehdit oluşturan “S. Mutans” ve “Laktillobasil” denen iki bakteri varlığı ile oluşur. İnsanda her ne kadar 6 ay ve 30 ay arası ağız içi flora (bakteri varlığı ve sayısı) sabit oluşmasa da genotiplerine bakıldığında %71 oranında annelerden, parmak izi genotiplerinde ise %88 oranında S mutansın emziren anneden geçtiği düşülmektedir.

Bebeğinizi uzun süre emzirmeyin

Ancak unutmamak gerekir ki; uzun süreli emzirme, bebek süt dişleri yüzeylerinde erozyona da (çürüksüz madde kayıpları) sebep olabilir. Bebekte ağız içi bakterileri çoğalmış şekilde bulunmasa da; sütün asidik yapısı, mineral yapısı kuvvetli olmayan süt dişlerine uzun süre temas ettiğinde diş yüzeyinde aşınmaya yani erozyona sebep olabilir. Aynı zamanda normal gıdalar tüketmek yerine öğünlerinde anne sütünü tercih eden bir yaş üstü çocuklarda çiğneme fonksiyonunun azalmasına bağlı diş sürme gecikmeleri de görülmektedir.

Bebeği erken sütten kesmek doğru mu?

Bu gün dünyada bazı diş sağlığı uzmanları erken sütten kesmenin diş ve ağız sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünmektedir. Ülkemizde henüz tartışılmayan bu durum Amerika ve Avrupa’da tartışılırken; uzun süreli emzirmenin anne ve çocuk psikolojisi üzerinde oluşturduğu  etkilerin araştırmaya açık ve muhtaç bir konu olduğu da gerçektir.
Unutmamak gerekir ki; kültürel geleneksel ve bilimsel tavsiyeler doğrultusunda bebeklerin anne sütü ile beslenmesi yani emzirme şüphesiz ilk bir yıl için önerilmeli ve desteklenmelidir. İleriki yıllar için bu tip beslenmenin sıklığı ve süresi anne ile bebeğin birlikte tercih ettiği onlara özel bir seçimdir. Ağız diş sağlığı uzmanları ilk aylarındaki bebeklerin ağız sağlığı için diğer yöntemlere oranla anne sütü ile beslenmesini yani emzirmeyi desteklerler ancak emzirmenin süresine ve bebeğin sütten kesileceği zamana çok dikkat edilmesi gerekir.

Sigara; Ağız ve Diş Sağlığının Düşmanı


“Sigara sağlığa zararlıdır.”

“Sigara içmek insanı öldürür!”

Çok tanıdık geliyor değil mi? Peki neden bu tehditler birçoğumuzu sigaradan uzak tutmaya yetmiyor?

Sigara Ağız Sağlığını Bozuyor

Sigara içmek erken ölümlerin ve önlenebilir hastalıkların en önemli sebeplerinden biridir. Sigara içerdiği nikotin ile merkezi sinir sistemini etkiler ve kişiyi alışkanlık ve tiryakiliğe sürükler. Sigara kullanımı ağız ve dişlerdeki kötü görünüme sebep olmakla kalmaz; aynı zamanda dişeti, ağız içi ve boğaz ( farinks, larinks ve özofagus) bölgesindeki kanser riskini artıran başlıca sebep olarak karşımıza çıkar.

Sigara Diş Tedavinizi De Geciktirir

Sigara içmek ağız bölgesinde gelişen yara ve cerrahi işlemlerin iyileşme sürecini negatif yönde etkilemektedir. Bu nedenle diş hekimleri her türlü cerrahi işlem sonrası hastalarına, yara iyileşmesi tamamlanıncaya kadar sigara içmemesini tavsiye eder.

Ağız Kokusu Sigara İçmenin En Kötü Etkilerinden Biri

Sigara içmek, halitozis denilen kötü ağız kokusuna neden olur. Sigara içen kişilerde ağız içi kimya bozulur, diş bakteri plağı gelişimi artar ve zamanla dişeti problemleri, tat duyusunda azalma ve sonuçta bağışıklığın düşmesi ile ağızda iltihap odakları oluşur. Nikotin bütün tütün ürünleri içinde en yaygın bilinenidir. Etkilerinden birinin de tükürük miktarını azaltması olduğu bilinmektedir. Tükürük miktarının azalması ağız kuruluğu, bakteri plak oluşumu ve buna bağlı ağız kokusunu tetikler.
Kanserin Öncüsü Lökoplaki En Çok Sigara İçenlerde Görülüyor
Sigaranın ağızda neden olduğu en önemli hastalıklardan biri de “lökoplaki”dir. Yani beyaz damak… önemlidir çünkü kanserin öncüsü olabilir. Hastalığın belirtileri tükürük kanal çıkışlarında, yanak içlerinde, damakta, dişetlerinde, dilde, boğaz duvarında ve bazen de gırtlakta beyaz ya da mavimsi beyaz kalınlaşmalar şeklinde tarif edilebilir. Zaman zaman bu kalınlıklar sert ya da kabuklu olabilir. Hastalığın asıl nedeni bilinmese de en çok sigara içenlerde rastlanır.
Unutulmamalıdır ki sigara içenlerin yanında, sigara içmeyen ancak sigara dumanını soluyan pasif içicilerde sigaranın yol açtığı tüm zararlara maruz kalmaktadırlar. Sağlıklı bir vücut, ferah bir nefes, sağlıklı ve beyaz dişler, sağlıklı dişetleri ve daha kaliteli bir yaşamı en çok siz ve sevdikleriniz hak eder.

Diş Tellerinden Korkmayın!


Diş sağlığında son yıllarda öne çıkan önemli tedavi yöntemlerinden biri de ortodontik tedavi yani diş telleri… Sağlıklı, güzel bir ağız ve gülümsemeye sahip olmanın yollarından biri de diş telleri kullanmak. Bu trendin öncüsü pek çok ünlü isim de diş sağlığına verdikleri önemi, diş telleriyle objektiflere gülümseyerek yansıtıyorlar. Toplumun yükselen kültür seviyesinin göstergesi olarak bilinçli bireylerin tercih ettiği ortodontik tedavi (diş telleri) aynı zamanda yeni, keyifli bir aksesuar olarak kabul görüyor. Bu diş telleri sayesinde kendi doğal dişlerinizle estetik ve güzel bir diş dizisine, gülümsemeye sahip olabiliyorsunuz.
Memorial Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları Bölümü Uzmanları “Ortodontik tedavi” hakkında bilgi verdi.

Yetişkinler de diş teli kullanıyor

Artık erişkinler de sıklıkla ortodonti tedavisi için uzmanların kapısını çalıyor. Çünkü tedaviler sanıldığı kadar uzun sürmüyor. 3 ile 6 ay arasında tedavi edilen vakalar var. Dişlerdeki çapraşıklıkların düzeltilmesi ile önemli bir estetik kazanım olduğu gibi bu bölgelerin daha kolay ve etkin temizlenmesi sağlanıyor böylece çürük ve dişeti hastalıklarının önüne geçilmiş oluyor. Çapraşık ve düzensiz dişler ağız bakımını zorlaştırıyor. Ne kadar düzenli ve özenli fırçalama yapılsa da yeterli bir bakım sağlanamıyor. Düzgün diş dizisi olmayan kişiler, ara yüz çürükleri ve ağız kokusuyla kliniğimize başvuruyorlar. Hatta sağlıksız ve düzensiz dişler ileri derecede diş eti iltihabı ve kemik erimesine yol açabiliyor. Bazı vakalarda ortodontik tedavi ile yeniden kemik oluşumu sağlanarak dişeti iltihabı nedeniyle kaybedileceği düşünülen dişlerin kurtarılması sağlanabiliyor. Besinlerin iyi çiğnenmemesi mide ve bağırsak rahatsızlıklarına neden olur. Aynı şekilde bu durum geri dönüşü olmayan eklem problemine kadar yol açabilir. Yine diş telleriyle hastanın kapanışı düzeltilerek daha sağlıklı çiğneme fonksiyonu kazandırılabiliyor.

Diş telleri gülümsemenize engel değil

Hastaların geri bildirimleri, çevreden olumlu tepkiler aldıkları, yeni aksesuarlarının çok sempatik ve ilgi çekici olduğu yönünde. Ayrıca günümüzde daha az fark edilen porselen braketlerle ortodontik tedavinin en çekinilen özelliği olan tel görünümünden kurtulmak mümkün. Hatta vakanın durumuna göre dişin görünmeyen arka kısımlarına da tel takılabilmekte.

Ortodontik tedavi sırasında yapılması gerekenler:

Tedavi sırasında ağız bakımı çok büyük önem taşır. Orta yumuşaklıkta bir fırça ile düzenli fırçalamak gerekir. Elma, havuç gibi sert yiyecekler braketlerin kırılmasına neden olur. Özellikle kabuklu yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Karamel gibi yapışkan yiyecekler braketlere yapışıp hem çürümelere hem de braketlerin kırılmasına neden olabilir. Bunlara dikkat edildiği sürece yemek yemekle ilgili sorunlar yaşanmaz.
Bunlara ek olarak diş telleri ile sağlam bir gülümseyişin maliyeti porselen vener ve laminalara kıyasla çok daha ucuz ve sağlıklıdır. Tedavi maliyeti beşte bir oranında daha uygun fiyatlardadır.

30 Eylül 2011 Cuma

8 haftada 11 kilo verme


Danimarkalı bilim adamları araştırıp bizlere sunuyorz . Araştırmaya başlamadan önce 8 hafta süreyle günlük 800 kalorilik bir rejime sokulan denekler, bu süre zarfında ortalama 11 kilo verdi. Bu denekler daha sonra rasgele seçilerek 5 ayrı rejime sokuldu. Araştırmacılar, hepsi hayvani yağlar açısından zayıf olan ve altı ay süren bu rejimlerin hangisinin kilo almamak için en etkilisi olduğunu belirlemeye çalıştı.
Bilimadamları sonunda, proteini zengin ve nişastası ile şekeri zayıf rejimin en etkilisi olduğunu belirledi ve kilo vermek isteyenlere şu diyeti önerdi:
KAHVALTI: Müslili, şekersiz, yağsız yoğurt. Yağsız peynirli sert peksimet ve portakal.
ÖĞLE ÖNCESİ: Sebze çubukları ve yağsız peynir çubukları.
ÖĞLE YEMEĞİ: Yağsız et veya tavuk, çavdar ekmeği, domatesli uskurmu balığı ve çeşitli sebzeler.
ÖĞLEDEN SONRA: Kepekli çavdar ekmeği, düşük yağlı ciğer ezmesi ve salatalık.
AKŞAM: Sebzeli hindi, tam tahıllı makarna, beyaz peynirli ve tatlı bezelyeli avokado salatası. Su ya da az yağlı süt