dugmee

şeker hastalığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şeker hastalığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2011 Pazar

şeker hastalığında beslenme,şeker hastalığı,şeke hastalığı tedavi


Halk arasında “Şeker Hastalığı” olarak bilinen Diabetes Mellitus, bulaşıcı olmayan hastalıkların salgını olarak görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 2.5 milyon, dünyada 150 milyon diyabetli nüfus bulunduğu, böyle giderse 2025 yılında bu rakamların 2'ye katlayacağı tahmin edilmektedir.
 
 
Diyabet, pankreastan salınan insülin hormonunun mutlak ya da göreli yetersizliği sonucu gelişen rahatsızlıklar dizisidir. Avrupa'da körlük nedenleri arasında 1. sırada yer almaktadır. Koroner kalp hastalığından ölümlerin %75'inin, bacak amputasyonlarının %50'sinin nedeni, böbrek hastalığının en önemli sebebi yine şeker hastalığıdır. Ancak şu gerçeği göz ardı etmemek gerekmektedir. Kontrol altında tutulan diyabet, ortalama yaşam süresini uzatmakta ve yaşam kalitesini arttırmaktadır. Çünkü diyabetlilerin dikkat edeceği 4 temel konu vardır: Eğitim, diyet tedavisi, egzersiz ve ilaç tedavisi. Yurt dışında yayınlanan bir deklarasyonda; “diyabette ihmalin bedeli, eğitimin maliyetinden ağırdır” şeklinde bir yorum yapılmıştır. Peki beslenme konusunda hangi ilkelere dikkat etmek gerekmektedir:
 
  • İdeal vücut ağırlığına ulaşılmalı ve o kiloda kalınmalıdır.
  • Sık sık, azar azar (3 ana, 3 ara öğün şeklinde) beslenilmeli ve öğün atlanmamalıdır.
  • Öğün araları 2.5 - 3 saat kadar olmalıdır. Hep benzer saatlerde beslenmeye özen gösterilmelidir.
  • Şeker ve şeker içeren (reçel, çikolata, pasta, meşrubat, tatlı gibi) tüm besinlerden kaçınılmalıdır.
  • Kompleks karbonhidratlara öncelik verilmelidir (örnek: Kurubaklagiller, tam tahıllar).
  • Tek başına meyve veya taze sıkılmış meyve suyu tüketilmemeli, yanında mutlaka protein içeren bir besin bulunmalıdır.
  • Süt, yoğurt ve peynirin yarım yağlı, hatta yağsız (light) olanları tercih edilmelidir.
  • Kırmızı et yerine, beyaz ete (balık, hindi, tavuk) öncelik verilmelidir. Ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmamalıdır.
  • Etlerin görünen yağları, tavuk ve hindinin derisi ayrılmalıdır.
  • Et içeren yemeklere ilave olarak yağ eklenmemelidir.
  • Sebze yemekleri az su ile pişirilmeli, yemeklerin yağlı suları tüketilmemelidir.
  • Kızartma, kavurma işlemleri yerine; haşlama, ızgara, buğulama ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
  • Yumurta farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet tüketilebilir. Kıymalı, pastırmalı, sucuklu veya tereyağlı olarak pişirmek yerine; haşlama, menemen veya çılbır şeklinde hazırlamak çok daha sağlıklı olacaktır.
  • Doymuş (yani kötü) yağ içeren margarin ve tereyağından uzak durulmalı, doymamış yağ içeren bitkisel sıvıyağlar tercih edilmelidir.
  • Zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlar kombine bir şekilde kullanılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, katı da olsa sıvı da olsa 1 gram yağ 9 kkal enerji içermektedir.
  • Sofraya tuzluk getirilmemeli, yemeklerin tadına bakmadan tuz eklenmemelidir.
  • Alkol alınmamalı, gerekirse sosyal bir şekilde - yemekle birlikte - tüketilmelidir.
  • Lifli (posalı) besinler, midenin boşalma hızını ve ince bağırsaklardan glikoz emilimini yavaşlatarak kan şekerini dengelemektedir. Aynı zamanda kan kolesterolü ve kan basıncını da arzu edilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Midede, su ile birlikte şişerek tokluk hissi vermektedir. Bu nedenle lifli besinlerin tüketimi arttırılmalıdır. Lifli besinler:
 
o Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, soya fasulyesi, kuru barbunya)
 
o Kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur, kepekli pirinç / makarna / erişte / un)
 
o Sebze ve meyveler (kabukları ile yenilebilenler mümkünse soyulmadan)
 
Beslenme alışkanlıkları kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kanser gibi pek çok hastalıkta önemli rol oynamaktadır. Yüksek oranda sebze ve meyve tüketimi birçok kronik hastalıktan korunmada etkili olmaktadır. Sebze ve meyve tüketimi ile kalp - damar hastalıkları, bazı kanser türleri, inme, diyabet, Alzheimer hastalığı, katarakt ve yaşla ilintili fonksiyonel kayıp riskinin azalması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Bu etkilerin sebze ve meyvelerin içerdiği diyet posası, folat, potasyum ve Beta - karoten, C vitamini, E vitamini gibi antioksidan etkinlik gösteren biyoaktif fitokimyasal bileşenlerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü günde 5 - 9 porsiyon sebze ve meyve tüketimini önermektedir. Bu nedenle her ana öğünde sebze veya meyve yenilmesine önem verilmelidir.
 
* Şeker hastalarının oruç tutmaları önerilmemektedir.

Şeker hastalarının diş tedavisi,şeker hastalığı bitkisel tedavi


Diş ve çene cerrahisi uzmanı doktor Nihat Tanfer, kontrol altında tutulamayan şeker hastalığının ağızda iltihabi hastalıklara ve mantar enfeksiyonları ile diş kayıplarına yol açabileceğini söyledi.
Tanfer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ağız ve diş sağlığının her durumda önemli olduğunu söyledi.Çocukluk, gebelik, yaşlılık, hastalık gibi farklı evrelerin farklı gereksinimleri ve özellikleri olduğunu belirten Tanfer, bunlardan en büyük özeni isteyen durumların başında şeker hastalığının (diyabet) geldiğini ifade etti. 

Tanfer, şeker hastalığında diş kayıpları ve ağız içi problemlerinin sıklıkla görüldüğünü dile getiren Tanfer, bu durumun tedavisinin de oldukça zorlu bir süreç olduğunu kaydetti.

Şeker hastalarının enfeksiyon eğiliminin oldukça yüksek olduğunu, buna paralel doku yıkımı sürecinin daha hızlı işlediğini ve iyileşme döneminin de daha geç olduğunu aktaran Tanfer, bu nedenle şeker hastalarında diş tedavilerinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

Tanfer, şeker hastalığıyla ilgili spesifik lezyon (doku veya organ hasarı) bulunmamakla beraber kontrol edilemeyen şekerhastalıklarında damakta, yanak mukozasında ve dilde ilerlemiş doku kaybı sonucu ortaya çıkan bozuklukların görülebileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Şeker hastalığı kontrol altında değilse ağızda iltihabi hastalıklar ve mantar enfeksiyonları ile diş kayıpları görülür. Diş etlerinde şişme ve temasta kanama olur. Dişler çabuk sallanır duruma gelir. Dişlerde her yönde görülen bu geniş hareketlerin sebebi çene kemiğinde meydana gelen erimelerdir. Özellikle dişlerin üst çenede sallanarak düşmelerini yaygın kemik rezorbsiyonları takip eder. Bu durum da damağın düzleşmesine yol açar."

Şeker hastalarının enfeksiyona eğilimli olduğunu belirten Tanfer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enfeksiyon varlığında iltihaba karşı vücudun savunma mekanizması yavaş işlediğinden yaranın iyileşmesi gecikir. Böyle olunca da gerek ağız içinde, gerekse vücudun herhangi bir yerinde olsun mevcut bir hastalığın oluşması, ilerlemesi, tedavisi ve tedavi sonrası durumun idamesi güçleşir. Dişi çevreleyen ve destekleyen dokuların iltihabı anlamına gelen 'periodontitis' hastalığı diyabetik hastalarda sıklıkla rastlanan ağız içi bulgulardandır."

Şeker hastalarının diş tedavisi

Tanfer, rutin diş tedavileri ve lokal anesteziyle küçük cerrahi müdahalelerin yapılabildiğini anlatarak, "Cerrahi müdahalede önemli olan anestezinin tipi, diyabetin derecesi, cerrahi müdahalenin süresi ve müdahalenin beslenmeyi engelleyip engellemeyeceğidir. İnsülin kullanan diyabetik hastalar düzenli olarak kontrol ediliyorlarsa insülin rejimi değiştirilmeden lokal anestezi altında küçük müdahaleler yapılabilir. Zaman olarak kahvaltıdan sonra ve insülini de yapıldıktan sonra 2 saat içinde tedavi yapılabilir" dedi.

Diyabetik hastalarda doku yıkımı sürecinin daha hızlı işlediğini ve iyileşmesinin de daha geç olduğunu ifade eden Tanfer, şunları kaydetti:

"Bu nedenle diyabetik hastalarda her türlü cerrahi operasyonda dikkatli olmak gerekir. Doktor kontrolü altındaki ve düzenli ilaç kullanan bir diyabet hastasına her türlü diş hekimliği uygulaması yapılabilir. Randevu saatleri sabaha alınarak ve işlem süresi kısa tutularak hem stresten uzak durulup, hem de ilacın kanda maksimum olduğu zamanda çalışılabilir. 

Uzun ve komplike işlemlerde diyabetli hastaların bağışıklık sistemi zayıf olduğu için antibiyotik koruyuculuğunda çalışılabilir. Bu durumların hepsi diş hekimi ve tıp doktoru arasında planlanmalıdır."

Tanfer, şeker hastalarında diş eti hastalığının erken safhasında dikkatli olunması gerektiğini vurgulayarak, oluşabilecek ağız içi değişimlerin hekime bildirilmesinin hastalığın seyrini yavaşlatacağını söyledi.

Diyabetin kontrol altında tutulmasının diş ve dişeti sağlığı açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Tanfer, "Diyabetin etkisiyle dişlerde ortaya çıkan sorunlar hastayı daha da olumsuz etkiler. Çünkü dişler hastanın hayatını idame ettirebilmesi için önemli unsurlardır. Bunların yanı sıra hastanın estetik görüntüsüne de büyük katkısı var. Diş hekimlerin öncelikle diyabetik hastalara müdahale etmeden önce tedbirli davranıp sonrasında gerekli müdahaleyi yapması kaçınılmazdır. Yanlış bilgilendirme hastada zaten mevcut olan korku ve stresi artırarak telafi edilmez sonuçlar ortaya çıkmasına neden olur" dedi.